İzmir de ve Karaburun'da eskiden, yaz aylarında yapılan sünnet düğünleri ile ilgili gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
O zamanlar toplumumuzda erkek olabilmek için üç şeyin yapılması gerekirdi. Sünnet olmak,askerlik yapmak ve iş sahibi olmak. Bu nedenle de toplumsal olarak sünnetler şölen şeklinde yapılırdı.
Bugünlerde, doğumdan hemen sonra yapılan sünnetler, eskiden ilk okula başlamadan veya ilkokulun ilk sınıflarında bahar veya yazları yapılırdı. Sünnet törenleri de toplumsal olarak düğün gibi hazırlanılan faaliyetlerdi.
Öncelikle, sünnet olacak çocuğun evinin etrafı bayraklarla süslenir ve evde olağanüstü bir kutlama olduğu dışarıdan görenlerce hemen anlaşılırdı. Sünnet çocuğuna, başına şatafatlı bir şapka, sağ omuzundan sol kalcasına doğru inen maşallah yazısı eline asa ve sırtında pelerin olan sünnet kıyafeti giydirildi. Yakın aile akraba ve komşular evde toplanılırdı. Mahallenin tüm çocukları, sünnet çocuğu ile birlikte evin bahçesinde, sokakta oyun oynayarak eğlenirdi. Karşıyaka'da genellikle tek katlı evlerin önünde törenden önce davul zurna çalmaya başlardı. Sünnet çocuğu ata bindirilir arkasında da faytonlara binmiş arkadaşları olurdu. Heyet kordonda çamlık veya Alaybey'e kadar davul zurna eşliğinde gider gelirdi. Aileler genellikle araba sahibi olmadığı için arabayla dolaşma çok sonraları başlamıştı.
Karaburun'da ise at gezmesini takiben sandalla gezmeye geçilirdi. 8-10 sandala doluşan çocuklar akrabalarıyla ve davul zurna ekibi eşliğinde yakın koylara gidip gelirlerdi. Ses denizde çok çabuk yayıldığından, dolaşma esnasındaki tüm şarkılar evden duyulurdu.
Dolaşmadan dönüldüğünde, evde sünnetçi hazır olurdu. Sünnet çocuğu elbiselerini çıkarıp entari şeklindeki yatak kıyafetini giyerdi. Dualar okunurken, sünnet olacak çocuğun babası ve yakın erkek akrabalarından birisi sünnet çocuğunun iki yanına geçerek cesaret verirlerdi. Tam sünnet anında çocuğun ağzına lokum sokuşturularak bağırması engellenirken "oldu da bitti maşallah, nazar değmez inşallah" diye bağırılırdı. Sünnet olan çocuk sargılar içinde, önceden hazırlanmış yatağa yatırılır ve konuklar hediyelerini vermeye sırayla odaya girerlerdi. En değerli hediye muhtemelen çocuğun ilk saatinin koluna takılması olurdu. Kulplu altınlar başucundaki yastığa iğnelenirken, verilecek nakit para yastığın altına konulurdu. Dedelerden birisi, amca veya dayı bisiklet almışsa çocuk çok mutlu olurdu.
Bir gün yatakta geçirildikten sonra entari şeklindeki kıyafetle iki pansumanla bir hafta sonra pantolon giyilebilirdi. Pantolon giymek hayatın normalleşmesi anlamına gelmesine karşın ancak, 10 gün sonra denize girmeye başlanırdı.
Artık erkekliğe adım attığına inanan çocuğun, sünnet olmamışlara karşı bakışı ve davranışları farklılaşırdı.
O zamanlar toplumumuzda erkek olabilmek için üç şeyin yapılması gerekirdi. Sünnet olmak,askerlik yapmak ve iş sahibi olmak. Bu nedenle de toplumsal olarak sünnetler şölen şeklinde yapılırdı.
Bugünlerde, doğumdan hemen sonra yapılan sünnetler, eskiden ilk okula başlamadan veya ilkokulun ilk sınıflarında bahar veya yazları yapılırdı. Sünnet törenleri de toplumsal olarak düğün gibi hazırlanılan faaliyetlerdi.
Öncelikle, sünnet olacak çocuğun evinin etrafı bayraklarla süslenir ve evde olağanüstü bir kutlama olduğu dışarıdan görenlerce hemen anlaşılırdı. Sünnet çocuğuna, başına şatafatlı bir şapka, sağ omuzundan sol kalcasına doğru inen maşallah yazısı eline asa ve sırtında pelerin olan sünnet kıyafeti giydirildi. Yakın aile akraba ve komşular evde toplanılırdı. Mahallenin tüm çocukları, sünnet çocuğu ile birlikte evin bahçesinde, sokakta oyun oynayarak eğlenirdi. Karşıyaka'da genellikle tek katlı evlerin önünde törenden önce davul zurna çalmaya başlardı. Sünnet çocuğu ata bindirilir arkasında da faytonlara binmiş arkadaşları olurdu. Heyet kordonda çamlık veya Alaybey'e kadar davul zurna eşliğinde gider gelirdi. Aileler genellikle araba sahibi olmadığı için arabayla dolaşma çok sonraları başlamıştı.
Karaburun'da ise at gezmesini takiben sandalla gezmeye geçilirdi. 8-10 sandala doluşan çocuklar akrabalarıyla ve davul zurna ekibi eşliğinde yakın koylara gidip gelirlerdi. Ses denizde çok çabuk yayıldığından, dolaşma esnasındaki tüm şarkılar evden duyulurdu.
Dolaşmadan dönüldüğünde, evde sünnetçi hazır olurdu. Sünnet çocuğu elbiselerini çıkarıp entari şeklindeki yatak kıyafetini giyerdi. Dualar okunurken, sünnet olacak çocuğun babası ve yakın erkek akrabalarından birisi sünnet çocuğunun iki yanına geçerek cesaret verirlerdi. Tam sünnet anında çocuğun ağzına lokum sokuşturularak bağırması engellenirken "oldu da bitti maşallah, nazar değmez inşallah" diye bağırılırdı. Sünnet olan çocuk sargılar içinde, önceden hazırlanmış yatağa yatırılır ve konuklar hediyelerini vermeye sırayla odaya girerlerdi. En değerli hediye muhtemelen çocuğun ilk saatinin koluna takılması olurdu. Kulplu altınlar başucundaki yastığa iğnelenirken, verilecek nakit para yastığın altına konulurdu. Dedelerden birisi, amca veya dayı bisiklet almışsa çocuk çok mutlu olurdu.
Bir gün yatakta geçirildikten sonra entari şeklindeki kıyafetle iki pansumanla bir hafta sonra pantolon giyilebilirdi. Pantolon giymek hayatın normalleşmesi anlamına gelmesine karşın ancak, 10 gün sonra denize girmeye başlanırdı.
Artık erkekliğe adım attığına inanan çocuğun, sünnet olmamışlara karşı bakışı ve davranışları farklılaşırdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme