Ekim ayı sonlarında İtalya'nın Toskana bölgesine gezi ve şarap tadımı seyahatim ile ilgili gözlemlerimi sizlerle paylaşacağım.
İstanbul'dan Bologna'ya uçtum. Bologna'ya THY ile Atatürk hava limanından ve Pegasus'la Sabiha Gökçen'den 2,15 dakikada uçabilirsiniz.
Bologna
Bologna,
Alp'lerden dikine bir yay gibi çizmenin içlerine doğru inen Apenin dağlarının doğusunda yer alan 400 bin nüfuslu bir şehir. Avrupa'nın ilk üniversitelerinden(1088) birisi bu şehirde kurulmuş. Tuğla ile yapılan binaları nedeniyle "kızıl şehir" deniyormuş. Ancak solcu ve entelektüel olduğunu da unutmamalıyız.
Mozaikli kaldırım |
Bologna'nın gelişmiş mutfağının etleri ve sosisleri çok güzelmiş. Herkesçe bilinen Spagetti Bolonez (salçalı kıyma) Bologna'ya aittir.
Bologna'dan hızlı trenle Milano'ya, Floransa'ya kısa sürede ulaşabilirsiniz.
Orta çağda Kutsal Roma İmparatorluğuna bağlı olan Bologna'da Katedralin bulunduğu meydan şehrin merkezi sayılabilir. Buranın hemen yanında Neptün çeşmesi ve Belediye binası bulunuyor. Bu meydanlara açılan trafiğe kapalı yollarda alışveriş dükkanları ve kafe ve lokantalar mevcut.
Bolognaa Katedrali |
İkiz kuleler |
Floransa
Toskana'nın merkezi Floransa Rönesans'ın başladığı şehir olarak bilinir. Arno nehrinin kuzeyinde kurulmuş olan şehir yürüyerek gezilebilecek 350 bin nüfuslu sanat yapıtlarıyla doludur. Kilise ve katedraller, tarihi Ponte Vecchio köprüsü ile açık hava müzesi gibidir. Uffizi (ofis) müzesi gezilmesi gereken bir yerdir.
2.Dünya Savaşında Floransa'da bombalanmayan Vecchio köprüsü önceleri kasapların satış yeri iken şimdilerde mücevher ve hediyelik eşya satılan dükkanlarla doludur. 20 yıl önce bakımsız olan Arno nehri şimdilerde güzel vakit geçirilecek bir yerdir.
Floransa sokakları |
Michelangelo tepesinden Floransa |
Arno üzerinde tarihi Vecchio köprüsü |
Pisa
Sabah erkenden arabamızla Pisa'ya hareket ettik. Yemyeşil ve verimli ovada yer alırken etrafı seyretmeye doyamadık. Yolda geçtiğimiz "Prato, Pistoia" bölgesinde çeşitli ağaçlar yetiştirilip ihraç ediliyormuş. Beraber olduğumuz bir arkadaşımız Türkmenistan'da çalışırken bu bölgeden birkaç milyon dolarlık ağaçlar ithal ettiklerini belirtti.
Pistoia'da "Montecatini"kasabası bölgenin termal merkezi. 20 bin nüfuslu bu küçük kasabada spa olan otellerde güzel vakit geçirilebilir.
Arno nehrinin denize döküldüğü yer olan Pisa orta çağdan itibaren korsanlıkla zenginleşmiş bir şehirdir. Genova'lılarla sürekli savaş halinde olmuşlardır. Sinop'ta bir koloni kurmuş olmalarına karşın Haçlı seferlerinden sonra kaybedilmiştir.
Pisa Çan Kulesi |
Pisa'da kale içinde kilise,vaftiz binası ve çan kulesi 14yy başlarında bitirebilmiş. Tüm yapılarda Bizans mimarisinin etkisi kolayca görülebilir. Ovada yapılan kule zamanla yan yatarak dünyanın en bilinen yapıtlarından birisi haline gelmiştir. Bugün ise daha fazla yatmadan ayakta kalmasına çalışılmaktadır. Kulenin tepesine çıkarak etraf seyredilebilir. Ayrıca tüm ziyaretçilerin elleriyle yan yatan kuleyi tutarken fotoğraf çektirme çabaları görülmeye değer.
Lucca
Surlarla çevrili eski şehrin sur dışındaki hendekte orta çağlarda su bulunurmuş. Kale duvarları savunma açısından önemini yitirince buraları seyir yerlerine çevrilmiş.
Surların içinde dar sokaklar ve küçük meydanlarda kafeler ve lokantalar yer alıyor. Sokaklardaki dükkanlar ve kalabalık ortam ziyaretçileri hemen içine alıyor. Orta çağdan kalmış ve yıkılmış olan amfi tiyatronun olduğu daire şeklindeki meydanın etrafında lokantalar yer alıyor.
Surlar |
Eski şehir kapısı |
Meşhur bestekar Puccini'nin burada bir evi bulunuyor. Her yıl Temmuz/Ağustos'da Lucca'ya yakın Terro Del Lago'da opera festivali yapılıyor. Lucca hem alışveriş hemde hoşça vakit geçirmek için kaçırılmaması gereken bir şehir.
Akşamın ilk saatlerini de Lucca'da geçirdikten sonra bir saatlik yolculukla Floransa'ya döndük. Yorgun olmamıza karşın kendimizi Republic(Cumhuriyet) meydanındaki kafelere attık.
San Gimignano
Manzara |
Kuleler |
Kilise meydanı |
San Gimignano giriş kapısı |
Ana cadde |
Etrafı bağlarla çevrili küçük bir tepenin üstünde surlarla çevrili sevimli bir köye girdik. Ana caddeden kafe ve Gelato(İtalyan dondurması) dükkanlarının olduğu tepedeki meydana geldiğimizde etrafımızda birçok kule gördük. Buradan ovayı seyretmek ve dondurma ile bizim aşurenin kurusuna benzeyen "Panforte Margherita" kekinden yedik. Bu keki hava alanlarında da bulabilirsiniz.
San Gimignano'da "Alpagio" denen beyaz şeffaf taştan hediyelik eşyalar da alabilirsiniz. San Gimignano'ya doyamadan Siena'ya hareket ettik.
Siena
Kaplan Kontluğu |
Katedral |
At yarışlarının yapıldığı meydan |
Siena'dan şarap tadımı için "Meleto Castle" doğru hareket ettik.
Meleto Castle
Otoyoldan ayrılarak köy yollarından uzun bir yolculuktan sonra tepedeki Meleto şaraphanesine vardık. Meleto köyünün kalesinin olduğu yerdeki şaraphaneye gelinceye kadar bağların arasından geçerek doyumsuz manzaralar seyrettik.
Volkanik bir arazi olan Toskana'da küçük tepelerin eteklerindeki bağlar, şarapçılık için çok uygun olduğu anlaşılıyor. Şarapçılık için kanun varmış.
Castel Meleto |
"Pekorino" peyniri eşliğinde tattığımız şarap çeşitleri arasında beğendiklerimizden birkaç şişe alıp günü bitirdik. Şarap tadımından sonra günün geç saatlerinde yola koyulduk.
Ertesi gün güzel Toskana bölgesini ve İtalya'yı bırakıp İstanbul a döndük.
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme